Cam Kırıkları…

Cam KırıklarıGülsüm Çalışır

Cam Kırıkları…

Hayat öylesine sürprizlerle dolu ki… Yaşadıkça “bu benim başıma gelmez” denilen olayları bir anda bizzat yaşadığımıza tanık olduğumuz anlar olmuştur. Eee hayat bu, şaşırtması bolca.

İnsanoğlunu en çok ne üzer? Elbette bunun cevabı herkese göre değişir. Zira hepimiz birbirimizden farklıyız ve dolayısıyla da bizi üzen şeyler de farklı. Ancak hemen herkesin hemfikir olduğu birkaç konu başlığı da vardır, diye düşünüyorum. Örneğin en güvendiği kişi tarafından yüzüstü bırakılmak vb. gibi…

Kuşmuştuİlla ki insanın en sevdiği kişi sevgilisi, eşi olmak zorunda değil elbette. Bu kişi yakın arkadaşı, hocası, kardeşi, iyi tanıdığı birisi de olabilir. Etrafımızda bizimle birlikte yaşayan sevdiklerimiz…

Yaşanmışlıklar ne kadar yoğun olursa cana saplanan cam kırıkları da o kadar acı veriyor insana. İçini acıtıyor, bazen de kangren ediyor insanı. O bölgenin alınıp atılması en akıllıca iş oluyor. Ama ya geride kalan izi… İşte o iz yüreğe öyle derin kazınıyor ki, hiç silinmiyor.

Paylaşımlar, güzel duygulara gebedir. Birlikte geçirilen zamanların en keyifli anlarıdır. Doyumsuzdur, hiç bitmeyecek gibi hissettiğimiz anlar. Elimizden gelse o anı dondurup, ömür boyu saklamak isteriz. İnsanoğluyuz, yaşarken zamanın değerini bilmiyoruz. Sevdiklerimize hak ettikleri değeri vermiyoruz. Ya da veriyoruz; ama bunu onlara hissettiremiyoruz. Birlikte zaman geçirirken sonrasını düşünmeden hoyratça kullanıyoruz belki de zamanı. Belleklerde kalan güzel anılar kalıyor.

KalpmiştiAma ya sonrası? Sonra bir şey oluyor ve büyü bozuluyor. Sanki onca güzel anıya aynı anda sahip olunmamış, sanki aynı kaptan yemek yerken sofradan yükselen o sevinç nameleri sis bulutu olup, uçmuş. Ya da hiç yaşanmamış gibi birden yabancılaşabiliyoruz birbirimize. Canımızı yakan o kırıklar, kanımızı en derinlere kadar akıtıyor. Hiç beklenmedik anda kalecinin gol yemesi gibi apansızın içimizi kanatan kırıklar… Belki de geri dönüşü olmayan bir yola gidişin başlangıcı…

İnsan en yakınından aldı mı bu darbeyi, şiddeti de tedavi süreci de daha ağır oluyor. Ancak kıymetini bilmediğimiz şu zaman var ya, işte o, o kadar iyi sarıp sarmalıyor ki bizi, belleğimizi onardığı gibi ruhumuzu ve bedenimizi de onarıyor. Geride kalan izlerin azalmasını sağlıyor. İçimizde büyüyen kırıkları tek tek topluyor. Büyümesine engel oluyor.

Nedense “cam kırıkları” hep aşkta yaşanan acıyı çağrıştırır. Ama benim burada kastettiğim aşk acısı değil. Yakınlarımızla yaşadığımız olumsuz anıların bizde bıraktığı izler. O izleri yok etmek için elden ne geliyorsa onu yapmanın önemi. Zira hayat öylesine kısa ki, üzülmeye yer yok bu hayatta. Giden gittiyse ya da üzdüyse bizi ta derinden, bırakalım o orda kalsın. Elbet bir gün anlar kırdığını, incittiğini. Eee o zaman da dönüp gelirse eğer yine büyüklük  gösterip kucak açmalı ona. Kırıkları unutmanın, onların içimizde büyüyüp her yerimizi kaplamasına, kanatmasına izin vermemenin tek yolu da bu. Affetmenin erdemi de bunda saklı olsa gerek.

ZamanmıştıHepimiz yaşamımız boyunca belli dönemlerde cam kırıkları ile karşılaşmışızdır. Şarkıda dendiğinin aksine umutlarımızdan vazgeçmeden, yaşamaktan yorulmadan, geçmişin yanlışlarını bir kez daha içimizde büyütmeden yolumuza devam etmek gerek.

Kimi zaman çok uzun kimi zaman da oldukça kısa gibi algılanan zaman denen olgu bırakalım içimizdeki kırıkları tamir etsin….

Bu yazı Cam, Cam Kırıkları içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın