Kişilik…

KişilikGülsüm Çalışır

Kişilik…

Dünyada ne kadar insan yaşıyorsa bir o kadar da kişilik vardır, diye düşünürüm. Her birimizin diğerinden farklı olan kişiliklerimiz. Bilincimizde ve bilinçaltımızda farklı yansımalar bulan kişiliklerimiz…

İnsanları birbirlerinden farklı kılan, kendisi ve çevresindekilere bakış acıları, onlarla kurabildiği ilişki düzeyleri ve tepkilerini kapsayan çeşitli ortamlarda kendini gösteren bedensel, düşünsel ve ruhsal özellikler olarak tanımlanır “kişilik”. Bu özelliklerin kişinin çevreye uyumunu bozup, günlük işlevselliğini bozması, kendinde gerilim-kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren, süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda kişilik bozukluğundan bahsedilir.

BilinçaltıBilinç ile bilinçaltı arasında sürekli bir yer değiştirme söz konusudur ve aralarında belirgin bir ayrım yoktur. Ne düşüneceğimizi önceden tahmin edemeyiz, bilinçli isteklerimizden bütünüyle farklı bir yönde beklemedik düşünceler oluşabilir. Ayrıca, bugün bilinçli olan şey, yarın unutulabilir veya bastırılabilir. Bir adamı çalıştığı iş yerinde gözlemleyen biri, onun güler yüzlü, ileri görüşlü, samimi biri olduğu sonucuna varabilir. Ama aynı adam, başka bir ortamda, örneğin evinde, işyerindekinin tam tersi bir halde olabilir. “Öyleyse hangisi asıl karakterdir, gerçek kişiliktir?” diye sorar Jung. “… Normal bir kişilikte bile, karakter bölünmesi imkânsız değildir.”

Kişilik, bilinç ve bilinçaltı kavramlarına kısaca değinmemin nedeni yine aynı konu başlıklarını işlemiş olan 1966 yılı yapımı “Persona” filminden etkilenmemdir. Senaryosunu 30 Temmuz 2007’de hayatını kaybeden Ingmar Bergman’ın yazdığı filmin yapımcı ve yönetmen koltuğunda da yine aynı isim oturmakta. Başrollerde ise Bibi Andersson ve Liv Ullman oynuyor.

BilinçFilm; kişilik, sessizliğin gücü, karakter, bilinç, bilinçaltı gibi konularını ele alıyor. Eric Fromm, Freud ve Jung’a dair pek çok iz taşıyan Ingmar Bergman’nın filminde bilinçaltının bilinçsiz açığa çıkması üzerine yaşanan olayların kameraya yansımasına, duygusal anlatımlara ve ilginç kamera hilelerine tanık oluyoruz. Film neredeyse sadece iki kişi arasında geçen bilinç olaylarını anlatıyor. Film boyunca bir hemşire olan Alma ve bir aktrist olan Elisabeth arasında yaşanan olayları izliyoruz. Elisabeth, şöhretinin doruğunda olduğu bir dönemde geçirdiği bunalım sonucu sessizliğe gömülür. Aslında fiziksel ve psikolojik olarak bir rahatsızlığı olmayan Elisabeth, hiç kimseyle konuşmaz, kendisini tamamen iletişime kapatır. 

Alma, Elisabeth’e hayran olmakla birlikte kendi hayatında da pek çok parçalanma yaşamış ve bu parçalanmayı toparlama gücü olmayan bir hemşiredir. Elisabeth’in tedavisi için birlikte çıktıkları tatilde Alma, kendi hayatında geride kalmış kırıntıları tamir etmeye çalışır. Bunu da Elisabeth’in sessizliğinden dolayı onunla sürekli konuşarak yapar. Elisabeth konuşmadıkça, Alma kendi bilinçaltında birikenleri açığa çıkartır. Bir nevi günah çıkartırcasına kendisinde iz bırakan yaşadığı olumsuz olayları Elisabeth’e anlatır Alma. Sanki Elisabeth’in iç sesi Alma olur. Birinin sessizliği ile açılan ürkütücü çukura diğerinin karakteri düşer ve böylece kendini en ince detaylarına kadar açık etme durumu ortaya çıkar. Filmin ilerledikçe Alma’nın karakterinin silikleşerek, tamamen Elisabeth’in karakteri içinde biçim değiştiriyor.

MaskelerBaşlarken kişiliğin kişiden kişiye farklılaşabileceğinden söz etmemin nedeni filmle aradaki bağlantıya dikkat çekmekti. Zira öyle anlar olabiliyor ki kendimiz olmaktan çıkıp, tamamen bir başkası olabiliyoruz. Tıpkı bu filmde olduğu gibi. Kişilikler arasında gidip gelmeler yaşayabiliyoruz. Başkalarının yanındaki biz ile yalnız kaldığımızdaki biz arasında uçurumlar olabiliyor kimi zaman. Bir başkalaşma yaşadığımız anlar da oluyor. Kendi kişiliğimizi yansıtmayan; öyleymiş gibi görünmeyen; ama aslında öyle olan kişilik algılarımız olabiliyor. Bazen de tüm bunların hiç var olmadığı düşüncesi kaplıyor içimizi. Sesin her tonunun yalan, her davranışın bir aldatmaca, her gülümsemenin aslında yüz ekşitmece olduğu fikri kaplar gibi içimizi, kişiliklerimiz de değişimler yaşayabiliyor. Yer ve zamana göre farklı maskeler takıyoruz.

Bu yazı Bilinç, Bilinçaltı, Kişilik içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın